22 Nisan 2013 Pazartesi

La Foule


Güven Hastanesine giderken sade ama zevkli döşenmiş cafe gördüm. La Foule. Tıklım tıklım Tunalı Hilmiye inat sessiz, sakin, huzur dolu... Almancada "faul" tembel anlamına geldiğinden Fransızcayı bilmesem de gördüğüm ortamdan etkilenerek "La Foule" olsa olsa tembellik anlamına gelir diye düşünmüş adını çokça da sevmiştim. Ancak değilmiş. İnsanlar/yığın anlamına geliyormuş. Hatta Edith Piaf'ın söylediği ünlü bir şarkının adı imiş.

Zarif döşenmiş. Yeşil çay istemiştim, fincanla geldi, bayıldım, ince porselen, pastel renklerde üzerinde gül motifleri var. Elmalı cevizli keki o kadar lezzetli ve hafifti ki anlatamam.

Yemeklerinin de ününü duydum, ama daha denemedim.

La Foule'ın varlığını niye burada paylaşıyorum. İstiyorum ki böyle güzel kıymetli nadide yerler herkesçe bilinsin, kıymet verilsin, gidilsin. Ancak içten içe de korkuyorum Tunalı Hilmi'deki tıklım tıklım cafelerden birisine dönüşür diye...
Sırayla gidelim....

18 Nisan 2013 Perşembe

Ankarada vintage mağazaları


Vintage mağazalarına düşkünlüğüm, Londra'da başladı. Haftasonu Portobello'ya gider antika satan mağazalara girer uzun uzun incelerdim. 40'lı yıllara ait gelinlikleri, elbiseleri, ince porselenleri incelerken bulurdum.
Ankara'da yaşamaya başladığımdan beri vintage mağazalarının varlığını araştırıyordum. Araştıyordum fiilini lütfen gözünüzde çok büyütmeyin. Google'a anahtar kelimeler giriyor, birilerinin daha önce bunu merak etmiş araştırmış ve kaleme almış olmasını umuyordum. Yanılmışım...
Kuğulu İş Merkezinde Sandık adlı bir mağazanın olduğunu öğrendim, ancak ben gidene kadar çoktan kapanmıştı.
İlk mağazayı şans eseri Kızılay'a doğru yürürken buldum: NANA (Bestekar sok. No:21/12)
Küçükken bizde de vardı diyebileceğin mutfak eşyaları, plaklar, kasetler, aynalar, takılar, kıyafetler, şapkalar, ayakkabılar, çantalar, sabahlıklar, gelinlik....
70'li yıllara ait eşyalar bulabileceğiniz gibi; kullanılmayıp verilen eşyaları da bulabilirsiniz. 
İkinci mağazayı yine şans eseri, arabayı Tunalı Hilmi'ye park edemediğimizden Güven Hastanesi civarına park ederken gördüm: İKİNCİ BAHAR Yağmurlu bir gün mağazadan içeri girip çıktığımda iki saat geçmişti ve 6 parça ürün almıştım. Sahibi Sevgi Hanım, tatlı bir bayan, rahat, kıyafetlere bakarken bize çay ikram etti, samimi keyifli bir ortamı var...
İki hafta sonra bir daha gittim. İki ürün daha aldım....

Ankara'da umutla mağaza arıyorum...Olur da siz, bu yazıyı okuyanlar birşey biliyorsanız, beni haberdar edin, mutlu edin...


                                      (Bu resim http://www.gazetebilkent.com/2013/04/13/modada-vintage-etkisi/ linkinden kopyalanmıştır.)


Bir haftasonumu İstanbul'daki vintage mağazalarına ayıracağım. Şimdiden uzunca bir liste hazırladım.





10 Nisan 2013 Çarşamba

Bir Kelebeğin Rüyası

Tutku dolu iki adamın tüm yokluk içerisinde şiire gönül vermişlikleri. Edebiyat hocaları Behçet Necatigil'in desteği dışında ailesi tarafından dahi kaile alınmayan halleri. Ama umurlarında değil. Fütursuzca, heyecanla, delice, tüm masumiyetleriyle şiirlere ve şiir yazmaya bağlanışları. Yok sayıyorlar hastalıklarını. Ertesi günün, saygın gören bir mesleğin, iyileşmenin derdine düşmemişler. Hayatlarının merkezine en tutkun oldukları şeyi koymuşlar.

Sanırım tüm görsel zenginliğe ve oyunculuklara rağmen beni en çok ana karakterlerin heyecanı, tutkusu ve masumiyeti derinden etkiledi.