24 Temmuz 2019 Çarşamba

Vitaminler, çekirdek aile ve yalnızlık

Bu sene kızım kreşe başladı. Ve beklenildiği üzere hiç olmadığımız kadar hasta olduk. İlk senenin zor geçeceğini biliyordum ama buna rağmen bu kadar hastalanacağını tahmin edememiştim. İşte bu noktadan sonra işler değişti. 
Kızımı küçüklüğünden beri götürdüğüm doktoru, kendisi 55 yaş dolaylarında, herşeyin oldukça normal olduğunu, hastalanarak bağışıklığının güçleneceğini endişelenmemem gerektiğini söyleyerek  hiç bir vitamin önermedi aksine vitamin kullanmamam konusunda beni ciddi bir şekilde uyardı. Yine benzer yaşlarda bir başka çocuk doktoru kendi çocuk doktorumuzu teyit etti. Ben de kızıma hiç vitamin vermeden sarımsak, tarhana turşu, c vitamini, yoğurt, kefir, balık kuruyemiş, köy tavuğu, tahin pekmez bal gibi ürünlerle kendimce iyi beslemeye çalıştım. 
Ancak hastalıkların önüne geçemediğimin farkındaydım. Çevremdeki anneler kızımın öksürmesini ateşini viral enfeksiyonunu gördükçe duydukça vah zavallı yavrucak bu senede ne kadar hastalandı, bir kan tahlili mi yaptırsanız acaba, bir şeyler mi kullansanız diyor bana kendi kullandıklarını öneriyor; çocuklarının hastalanmaması veya hastalığı çabuk atlatmasıyla övünüyorlardı. Eczacım artık besinler eskisi gibi değil düşündüğünüz vitamini besinlerden alamıyorsunuz sizce yediğimiz balıklar yeterince soğuk su balığı mı omega 3 alabildiğinizi yada çocuğunuza verebildiğinizi mi düşünüyor musun diyerek kendimi yetersiz hissettiriyordu.
Kendimi oldukça arada sıkışmış hissediyordum. Doktorlarıma ve söylediklerine güveniyor ve  dışarıdan hap ve/veya şurup şeklinde vitamin alma işine içsel sesim karşı çıkıyor ancak kızımın sürekli ateşlenmesine ve her beta olduğunda antibiyotik kullanmasına üzülüyor, yaptıklarımı meşru kılmaya iyi bir anne olduğumu, çocuğumun sağlığını herkesten çok düşündüğüm konusunda insanları ikna etmeye çalışıyordum, şimdi dönüp olan biteni düşündüğümde. Ancak herşey ve kızımın gelişimi oldukça normaldi. 
Kendi naçizane gözlemim, bu vitamin kullandırma konusunda eski jenerasyon doktor ve eczacıların daha şüpheci davrandıkları, yeni nesilin ise çok da riskli görmediği idi. 
Çalışan bir anneyim, büyükşehirde yaşıyorum (çocukların sürekli AVMlere götürüldüğü her türlü katmerleşmiş mutasyona uğramış mikroplarla karşılaştırıldığını saymıyorum bile). Kızım her hastalandığında en azından ilk birkaç gün izin alarak ateşi düşene toparlanana kadar bakıyor, sonra da ya kreşine gönderiyor ya da bir iki gün daha dinlensin diye babaannesine gönderiyordum. Kızım her hastalandığında şanslı değilsek biz de  hastalanıyorduk. Ona vitamin vermeyen ben kendim için D vitamini ve B12 takviyesi alıyor,  kızım gibi besleniyor, zencefiller zerdeçallar yiyor hastalanmamın önüne geçemiyordum. 
Kısacası, o yorgun... ben yorgun... eşim yorgun... Hepimiz onun bağışıklığının güçlenmesini sabırla bekliyorduk. Birgün kızım yine ateşlendi ama eşim de ben de işte oldukça yoğunuz mümkün değil izin alamayız, kızımı da o gün için zar zor bırakabildim babaannesine. Herkesin yaşamı kendi işi vardı, bir şekilde bunu da öğrenmem gerekiyordu. İzin mi yoksa rapor mu alsam ne yapsam diye düşündüğümü ve darlandığımı çok net hatırlıyorum. O ara tepem attı. Tüm olana bitene saydırdığımı ve başlıkta geçen vitamin çekirdek aile ve yalnızlık kurgusu üzerinde oldukça düşündüğümü hatırlıyorum.
Sanırım eskiden büyük aileler halinde yaşanırdı ya da anneler çoğunlukla ev hanımıydı. Çocuk hastalandığında bir an önce ayağa kalksın diye vitaminler verilmez akla vitamin bile gelmezdi. Çocuk evde yatar, iyi beslenir, dinlenir, toparlanır iyileşince de tekrardan okuluna giderdi. 
Bugünlerde hepimiz bir nevi at gibi olmalıyız, hemen ayağa kalkmalıyız, çocuklarımızın uzun süreli hasta olma lüksleri yok; bizim onlara bakma ve hasta olma lüksümüz yok. Sistem, iş ve özlük haklarımız bizden bunu talep ediyor. Çekirdek aileyiz ve bir nevi yalnızız. Herkes iyi olmalı, işine okuluna en kısa sürede dönmeli. İşte bu minvalde vitaminler işin içine giriyor. Hasta olmamak ve çocuklarımızın hasta olmaması için bahar geçişlerinde öncesinde sonrasında ama hep bir şekilde düzenli olarak vitamin almamız için zorluyor yaşamımız.  Buna ikna olmuş yüzbinlerce aile var, senin vitamin vermek istemeyişin ise bir şekilde garip karşılanıyor günümüz Türkiyesinde. 
Vitamin vermeden çokça hastalanarak çokça yorularak gündelik yaşam konforumuzu yitirerek, iş ile ev arasında bölünerek bir yılı geride bıraktık gibi. Kızımın bağışıklığının bir nebze güçlendiğini umuyor, gelecek yılı düşünüyorum.