Sarılın, çocuklarınıza sıkı sıkı sarılın, sırtını
sıvazlayın, buradayım deyin, geçecek deyin, güven verin....
Bu aralar en çok takık olduğum konu, her bebek /her
küçük çocuk düştüklerinde, kafalarını bir yere çarptığında veya dedikleri
yapılmadığında genelde canı acıdığından/ isteği yerine getirilmediğinden
veya gün içerisinde yaşamış olduğu stresini atmaya ihtiyaç duyduğundan
ağlar.
Buraya kadar her şey
normal, normal olmayan annelerin veya babaların takındıkları tavır...
İlgilendiklerini göstermiyorlar, yokmuş, olmamış gibi
davranıyorlar ve bunu çocuğun iyiliği için yaptığını ifade ediyorlar.
İlgilendiklerinde çocukların daha çok ağladığından bahsediyorlar, elbette
ağlayacaktır, size de öyle olmaz mı ? Yanında kendinizi iyi güvende
hissettiğiniz birisi kötü bir günün/olayın sonunda size dokunarak ne oldu
yardım edebileceğim bir şey var mı diye sorarsa hüngür hüngür ağlayarak
rahatlamaz mısınız ? Aynı şey sizce çocuğunuza da olmuyor mudur ?
Aslında bu bilindik bir çocuk eğitim yöntemi, çevremde
sıklıkla da görmüşlüğüm var. Ama şimdilerde canımı acıtıyor, hele de
annelerin/babaların üstten üstten ve de bazen uzaktan (ten temasında
bulunmayarak) bir İsviçre mürebbiyesi edasıyla "acımadı ağlamıyoruz",
"ağlamakla dediğini yaptıramazsın" demelerini acımasız
buluyorum, çocuklarının küçük gönüllerinde yaralar açtığını düşünüyorum.
Ağlıyorsa canı acımıştır, talebi sizin kırmızı
noktalarınızdan birisiyse yine isteğini yerine getirmeyin, ama sarılın, sevin,
öpün, koklayın, iyi hissettirin, sakinleştirin, sakinleştiğinde de neden
yapamayacağınızı anlatın.
Belki bu seferlik ağlama krizini yeterince iyi
yönetemeyeceksiniz ama sarılmanız sonraki zamanları da etkileyecek şekilde iyi
gelecektir çocuğunuza veya beklediğinizden daha çabuk bir şekilde çocuğunuz
sakinleşecektir.
Dokunmanın sevmenin, sarılmanın gücüne inanın....
Not: İyileşmek sevgiden geçer, bu cümle şimdilerde
okuduğum Nilüfer Devecigil'in Işığın Yolu adlı kitabından…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder